Son zamanlarda “nadir hastalıklar” ve “otoimmün hastalıklar” gibi terimler sıkça karşımıza çıkıyor. Ancak Meniere hastalığı hakkında bilmeniz gereken önemli bir detay var: Bu hastalık düşündüğünüz kadar yaygın değil. Dünyada milyonlarca insanın farklı sağlık sorunlarıyla boğuştuğu bu dönemde Meniere hastalığını daha iyi anlamak hem bu hastalığın ne kadar sık görüldüğünü hem de nasıl başa çıkılacağını kavramak adına önemli.
Meniere Hastalığının Görülme Sıklığı Nedir?
İlk olarak biraz rakamlara göz atalım. Dünya genelinde Meniere hastalığı her 1000 kişiden 12’sini etkiliyor. ABD’de ise bu rakam 600.000 ile 750.000 kişi arasında. Her yıl yaklaşık dünya genelinde 45.000 ile 60.000 yeni vaka teşhis ediliyor. Yani Meniere hastalığı yaygın olmasa da etkilenen kişiler için hayat kalitesini ciddi şekilde düşürebilecek bir durum.
Birleşik Krallık’ta yapılan çalışmalara göre her 1000 kişiden 1’inde Meniere teşhisi konuyor. Bu hastalık çoğunlukla orta yaş grubunda görülmekle birlikte her yaştan kişiyi etkileyebiliyor. Kadınlarda biraz daha sık rastlanırken beyaz etnik kökende görülme oranı daha yüksek.
Bu veriler bize şunu söylüyor: Meniere hastalığı, migren ya da otoimmün hastalıklar kadar yaygın değil ancak dünyada yüz binlerce insanı etkiliyor.
Meniere Neden Bu Kadar Zor Bir Hastalık?
Belki de merak ediyorsunuz “Madem bu kadar etkileyici, neden bu hastalık hakkında daha fazla şey duymuyoruz?” Bunun nedenlerinden biri teşhis zorluğu. Meniere, baş dönmesi (vertigo), işitme kaybı ve kulak çınlaması (tinnitus) gibi birbirine benzeyen ve başka hastalıklarla karışabilecek semptomlarla kendini gösteriyor. Bu nedenle pek çok kişi farkında bile olmadan bu hastalığa sahip olabiliyor.
Hastalar için en rahatsız edici semptomlardan biri de vertigo (baş dönmesi) atakları. Düşünün sıradan bir gününüzde birdenbire her şey dönmeye başlıyor, mide bulantısı hissediyor ve ayakta durmakta zorlanıyorsunuz. Bu atakların ne zaman geleceğini bilememek de hastaların psikolojik olarak zorlanmasına neden oluyor.
Peki, Tedavisi Var mı?
Maalesef Meniere hastalığının kesin bir tedavisi yok. Ancak bu kronik hastalığın semptomlarını yönetmek için çeşitli tedavi yöntemleri mevcut.
Ayrıca vestibüler rehabilitasyon gibi dengeyi geliştiren tedavi yöntemleri ve işitme cihazları da hastaların işitme kaybını yönetmelerine yardımcı olabilir. Ancak tedavi kişiye göre değişiklik gösterebilir ve her hastada aynı sonuçlar alınmayabilir.
Duygusal Yük: Sadece Fiziksel Bir Sorun Değil
Meniere hastalığı sadece fiziksel değil duygusal olarak da büyük bir yük getiriyor. Pek çok hasta anksiyete depresyon ve sosyal izolasyon yaşayabiliyor. Vertigo ataklarının ne zaman geleceğini bilmemek hastaların sosyal hayatlarından geri çekilmelerine neden olabiliyor.
Ancak iyi haber şu ki bu hastalıkla yalnız mücadele etmek zorunda değilsiniz. Eğer bu belirtileri yaşıyorsanız bir sağlık uzmanına danışmak büyük önem taşıyor. Meniere hastalığı genellikle diğer olasılıklar dışlandıktan sonra teşhis edildiği için bu konuda uzman bir odyolog ve KBB hekimiyle (iki meslek grubunun birlikte çalışması çok önemlidir) görüşmek hastalığı yönetmek için kritik rol oynayabilir.
Umut Hep Var…
Her ne kadar Meniere hastalığı nadir olsa da bu durumla başa çıkmak için çeşitli yollar var. Semptomları tetikleyen etkenleri anlamak profesyonel yardım almak ve yaşam tarzı değişiklikleri yapmak bu hastalıkla dolu dolu bir hayat sürmenin anahtarı olabilir. Otoimmün yanıtlar ve bağışıklık sistemi ile olan bağlantısı üzerine yapılan çalışmalar gelecekte yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine de ışık tutuyor.
Meniere hastalığı ile mücadele ediyorsanız unutmayın ki yalnız değilsiniz. Doğru destek ve tedavi yöntemleriyle semptomları yönetmek ve hayattan keyif almak mümkün. Zor bir yolculuk olsa da bu hastalıkla başa çıkma yolları var ve umudunuzu kaybetmemelisiniz.
Sonuç olarak Meniere hastalığı düşündüğünüz kadar yaygın olmayabilir, diğer hastalıklar ile karışabilir. Çok detaylı bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Meniere hastalığının etkileri oldukça gerçektir. Bireyin yaşam kalitesini çok etkiler. Yönetilebilir bir durumdur. Bu nedenle farkındalık yaratmak, empati kurmak ve bilimsel araştırmalara daha fazla odaklanmak çok önemli.

Dr. Odyolog Emel Uğur 1982 Çanakkale doğumludur. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 15 yıllık görev süresi boyunca ağırlıklı olarak Pediatrik Odyoloji ( Bebek ve Çocuklarda İşitme kayıpları), Otolojik hastalıklar (Kulak hastalıkları ve İşitme Sağlığı), ve Vestibüler Sistem Hastalıkları ( Baş Dönmesi ve Dengesizlik) üzerine çalıştı. 2015 yılında Acıbadem Sağlık Grubu bünyesine katıldı.
Emel Uğur, halen Acıbadem Altunizade Hastanesinde Dr. Odyolog olarak sürdürdüğü görevinin yanında eş zamanlı olarak MAA Acıbadem Üniversitesinde Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Odyometri bölümünde öğretim üyesi ve program başkanı olarak meslek hayatına devam etmektedir.