Katarakt ameliyatı sonrasında gözde ödem, özellikle de kornea ödemi, hastaların en çok merak ettiği konulardan biridir. Çünkü çoğu kişi operasyonun ardından görme kalitesinin hızlıca düzelmesini bekler, ancak bazen gözde bulanıklık, rahatsızlık veya hafif şişlik gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Bu tür şikâyetlerin en yaygın sebebi, gözdeki sıvı dengesinin geçici olarak bozulmasıdır. Genellikle göz ödemi, korneadaki endotel hücreleri başta olmak üzere gözün farklı bölgelerindeki dokuların cerrahi travmaya verdiği doğal tepkiden kaynaklanır. Ameliyattan hemen sonra hafif bir ödem görülmesi çoğu zaman normal kabul edilir ve genellikle kısa sürede düzelir. Ancak bazı durumlarda ödemin şiddeti artabilir ya da çok uzun süre devam edebilir. Bu da görüşte kalıcı bozulmalara yol açabileceği için dikkatle ele alınması gereken bir durumdur.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Gözde Ödem Oluşmasının Nedenleri Nelerdir?
Katarakt ameliyatının temelinde, gözdeki saydamlığını kaybeden doğal merceğin (lens) cerrahi olarak çıkarılıp yerine yapay bir mercek takılması işlemi yatar. Göz, dışarıdan bakıldığında yalnızca “renkli iris” ve “beyaz kısım” (sklera) olarak görülse de iç yapıda çok ince ve hassas katmanlar bulunur. Özellikle de kornea (gözün en ön saydam tabakası) ve retina (görüntüyü algılayan sinir tabakası) hassas doku örneklerindendir. Ameliyat sırasında kullanılan aletlerin, ultrasonik dalgaların (fakoemülsifikasyon esnasında) ve lens yerleştirme sürecinin bu hassas dokular üzerinde oluşturduğu mikrotravmalar, ödemin başlıca nedenlerinden biridir.
Kornea, iç yüzeyinde yer alan ve “endotel” adı verilen özel hücreler tarafından sürekli olarak “kurutulan” bir yapı gibidir. Bu endotel hücreleri, tıpkı bir havuzun fazla suyunu tahliye eden pompa sistemi gibi çalışarak korneanın saydam ve ince kalmasını sağlar. Cerrahi müdahalede bu endotel hücreleri zarar gördüğünde, korneadaki sıvı dengesi bozulur ve ödem meydana gelir. Burada endotel hücre kaybı önemlidir çünkü bu hücreler sınırlı çoğalma kapasitesine sahiptir. Yani bir kez kaybedildiklerinde kendilerini yenileme yetenekleri çok düşüktür.
Ameliyat esnasında kullanılan bazı kimyasal maddeler, kullanılan sıvıların içeriği veya aletlerin sterilizasyonunda kullanılan maddelerin kalıntıları gibi etkenler de ödemi tetikleyebilir. Bu duruma “Toksik Anterior Segment Sendromu (TASS)” denir. TASS, cerrahi sonrasında gözün ön bölümünde yoğun iltihap benzeri bir reaksiyon yaratarak kornea ödemine neden olabilir. Ancak TASS genellikle mikrobik bir durum değildir, daha çok ameliyat sırasında göze giren steril olmayan maddelere veya tahriş edici maddelere bağlı oluşan bir reaksiyondur.
Ayrıca hastanın ameliyat öncesinde var olan göz hastalıkları, örneğin Fuchs endotel distrofisi, keratokonus ya da glokom, kornea ödemine yatkınlığı artırır. Bu tür hastalıklarda göz dokuları zaten zayıf olduğu için ameliyat travmasına karşı daha hassas hale gelir. Gözde daha önce geçirilmiş operasyonlar (örn. retina cerrahisi) da kornea endotelini zayıflatabilir ve sonrasında oluşan ödem riskini yükseltir.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Kornea Ödemi Yaşamak Normal midir?
Kornea ödemi, katarakt ameliyatından sonra nispeten sık görülür ancak çoğu vakada hafiftir ve hızlı bir şekilde düzelir. Ameliyat sırasında kullanılan ultrason enerjisi, özellikle “fakoemülsifikasyon” tekniği ile merceğin parçalanıp emilmesi esnasında kornea dokusuna bir miktar stres yükler. Bu stres, endotel hücrelerinin geçici olarak işlevini aksatabilir. Tıpkı yorucu bir egzersiz sonrasında kaslarda oluşan yorgunluğa benzetebiliriz; kaslar nasıl biraz dinlenmeye ihtiyaç duyuyorsa, kornea da ameliyattan sonra kısa bir toparlanma sürecine ihtiyaç duyar.
Hafif dereceli bu tip ödem çoğu hastada birkaç günden birkaç haftaya kadar değişen sürelerde kendiliğinden geriler. Gözde hafif bulanıklık, sabahları uyanınca daha belirgin görme bozukluğu veya hafif ışık saçılmaları olağan kabul edilebilir. Hastalar çoğu zaman “su dolu bir akvaryum camının arkasından bakıyormuş gibi” hissettiklerini söyler. Ancak birkaç gün içinde netlik artmaya başlar ve günlük hayat konforu genellikle kısa süre içinde geri kazanılır.
Buna karşın, “normal” kabul edilen bu geçici şişlik ile “anormal” düzeydeki ısrarcı ödemi birbirine karıştırmamak gerekir. Bazı gözler, ameliyat gayet başarılı geçse bile, endotel hücre kaybına daha yatkın olabilir. Özellikle daha zorlu katarakt vakalarında (örneğin merceğin çok sert olduğu durumlar veya travma sonrası kataraktlar) kornea daha fazla enerjiye ve manipülasyona maruz kalabilir. Bu da ödem riskini artırır. Ayrıca göz tansiyonu yüksek olan hastalar ya da önceden retina ameliyatı geçirmiş olanlar, cerrahi sonrasında ödemi daha yoğun yaşayabilirler.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Gözdeki İltihap Nasıl Etkiler?
Ameliyatla birlikte göz dokusunda bir “onarım” süreci başlar. Vücudun doğal savunma sistemi, cerrahi travmayı algıladığında bölgeye iltihap hücreleri, sitokinler ve diğer enzimleri yönlendirir. Gözdeki iltihap, tıbbi dilde “inflamasyon” olarak adlandırılır ve bu sürecin temel amacı hasarlı dokuların temizlenmesi, onarılması ve iyileşmenin desteklenmesidir. Ancak bazen bu süreç fazla veya yanlış yönde çalışırsa dokulara zarar verecek boyuta gelebilir.
İltihap özellikle ön kamarada (iris ile kornea arasındaki boşluk) belirginleşir. Burada göz sıvısının berraklığı bozulur, hücresel artış ve protein kaçağı gözlenebilir. Tıpkı suyu berrak bir havuzun içine biraz çamur karıştırılmasına benzetilebilir: Berrak su nasıl bulanırsa, gözün içindeki sıvı da inflamatuar hücrelerle bulanıklaşır. Bunun sonucu olarak hasta ağrı, ışıktan rahatsız olma (fotofobi), kızarıklık ve görüşte bulanıklık hissedebilir.
İltihap, dokularda şişliği artırarak ödemi de tetikler. Kornea bundan en çok etkilenen bölgedir çünkü endotel hücreleri hassastır. Yoğun enflamasyon, bu hücrelerin su pompalama işlevinde aksamaya neden olabilir. Ayrıca makula (retinanın merkezi, keskin görmeden sorumlu bölge) çevresindeki damarlar da iltihap nedeniyle geçirgenliğini arttırabilir ve “kistoid makula ödemi” adı verilen tablo ortaya çıkabilir. Bu durum hastanın net görmesini daha fazla bozar.
Uzamış veya şiddetli inflamasyon zamanla gözün ön ve arka yapılarında yapışıklıklar veya skar dokuları oluşmasına yol açabilir. Örneğin iris ile yapay mercek arasında oluşan yapışıklıklar, göz bebeğinin hareketini kısıtlayabilir ya da gözde sürekli bir tahriş hissi yaratabilir. Daha da önemlisi, bu iltihabın kontrolsüz kalması endoftalmi (göz içi enfeksiyonu) gibi çok ciddi durumlara zemin hazırlayabilir. Gerçi endoftalmi genelde mikrobiyal bir enfeksiyona işaret eder ama şiddetli iltihabik süreçler de bu riski artırır.
Önceden Var Olan Göz Hastalıkları Katarakt Ameliyatı Sonrası Ödemi Neden Olabilir mi?
Evet, önceden var olan bazı göz hastalıkları, katarakt ameliyatı sonrası ödem riskini önemli ölçüde artırır. Bu durumu zemininde çatlakları olan bir binayı onarmaya benzetmek mümkündür: Binayı tadilattan geçirirken yapılacak çalışmalar ne kadar özenli olursa olsun, o çatlaklar süreci daha kırılgan hale getirir. Gözde de benzer şekilde sağlıklı bir korneaya sahip olmayan veya ek problemleri olan hastalar ameliyattan daha fazla etkilenebilir.
Örneğin Fuchs endotel distrofisi, korneanın endotel hücrelerinde genetik veya yapısal bozukluğa yol açan bir hastalıktır. Bu hastalarda endotel hücreleri zaten düşük sayıdadır veya pompalama işlevi zayıflamıştır. Katarakt ameliyatı esnasında yaşanan travma, geriye kalan sağlıklı hücrelerin de hasar görmesine neden olabilir. Neticede zaten zor çalışan pompa sistemi iyice yetersiz hale gelir ve kornea ödemi belirginleşir. Bu hastalar ameliyat sonrasında sabahları artan bulanık görme şikâyetinden yakınabilir çünkü geceleri gözler kapalı kalırken kornea yüzeyinden buharlaşma veya sıvı kaybı da minimum düzeydedir, bu da sabah saatlerinde ödemin yoğun hissedilmesine yol açar.
Keratokonus gibi korneanın yapısal hastalıkları da kornea dokusunun cerrahi strese yanıtını bozabilir. Her ne kadar keratokonuslu hastalarda katarakt cerrahisi daha dikkatle ve özel lensler kullanılarak yapılsa da yine de cerrahi travmanın etkileri daha belirgin hissedilebilir.
Bunun yanında glokom gibi göz tansiyonunu yükselten hastalıklar da ameliyat sonrasında ödem riskini yükseltir. Çünkü yüksek tansiyon, kornea endotel hücrelerinin sağlığını dolaylı şekilde etkiler. Ayrıca glokom ilaçlarının uzun süreli kullanımı da kornea metabolizmasını zayıflatabilir. Göz tansiyonunun düzensiz seyrettiği hastalarda ameliyat sonrasında komplikasyon gelişme olasılığı genel nüfusa göre daha yüksektir.
Retina hastalıkları veya daha önce geçirilen retina cerrahileri de gözdeki mikro dolaşımı ve sıvı dengesini değiştirebilir. Özellikle diyabetik retinopati gibi kronik süreçlerde, damarsal geçirgenliğin bozulması, cerrahi sonrası ek inflamasyonu tetikleyebilir. Bu hastalarda makula ödemi veya kornea ödemi daha dirençli seyredebileceğinden, ameliyat öncesi planlama ve sonrası takip çok daha titiz yapılmalıdır.
Endotel Hücreleri Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödeminde Ne Rol Oynar?
Gözün saydam tabakası olan kornea, dışarıya bakan kısmı epitel tabakası, ortası “stroma” denilen kalın bir tabaka ve en iç kısmı “endotel” olarak adlandırılan üç ana katmandan oluşur. Buradaki endotel hücreleri, en hassas ve en kritik görevlerden birini üstlenir: korneaya giren sıvıyı düzenli biçimde dışarı pompalar, yani korneanın dengeli şekilde nemli ama aynı zamanda ince ve saydam kalmasını sağlar. Bu pompaları bozuk bir su tahliye sistemi gibi düşünebiliriz. Binanızın bodrum katında biriken suyu boşaltan küçük bir pompa ne kadar önemliyse, korneanın iç katmanındaki endotel pompası da o kadar hayati bir işleve sahiptir.
Katarakt ameliyatı sırasında, özellikle fakoemülsifikasyon aşamasında kullanılan ultrason enerjisi, sıvı akışının hızı ve aletlerin korneaya yakın çalışması gibi etkenler endotel hücrelerine zarar verme potansiyeline sahiptir. Bu zarar, hücre kaybı ya da işlev bozukluğu şeklinde ortaya çıkabilir. Endotel hücreleri doğuştan itibaren sınırlı bir sayıya sahiptir ve hasar gördüklerinde yenilenme kapasiteleri çok düşüktür. Yeni hücre üretmek yerine, mevcut hücreler yanlara doğru genişleyerek alanı kapatmaya çalışır. Ancak bu mekanizma, kaybedilen hücre sayısı fazlaysa yetersiz kalır ve kornea şişmeye (ödem) başlar.
Ameliyat sonrası ilk günlerde, endotel hücrelerindeki geçici stres nedeniyle hafif bir ödem olması nispeten doğaldır. Fakat endotel hücre kaybı belirgin düzeydeyse ya da hasta Fuchs gibi endotel distrofisine sahipse, ödem kalıcı ya da uzun süreli hale gelebilir. Bu durum “kornea dekompanzasyonu” olarak adlandırılır ve ciddi görme kayıplarına yol açabilir. Örneğin hasta gün içinde giderek artan bulanıklık ve ışıktan rahatsız olma gibi şikâyetlerle karşılaşabilir.
Endotel hücrelerini korumak için ameliyat sırasında çeşitli önlemler alınır. Örneğin daha düşük ultrason gücü kullanmak, kullanılan sıvıların ısısına ve türüne dikkat etmek, cerrahi süresini kısaltmak veya gözü koruyucu “viskoelastik” maddeler uygulamak gibi yöntemler endotel kaybını en aza indirmeye yöneliktir. Günümüzde daha modern fako cihazları ve mikrocerrahi teknikleri sayesinde endotel hücre kaybı azalmakla birlikte yine de tamamen önlenemez.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödeminin Yaygın Belirtileri Nelerdir?
Katarakt ameliyatı sonrasında ortaya çıkan göz ödemi, çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir. Bu belirtiler her hastada farklı şiddette yaşanabilir ve bazen diğer göz sorunlarıyla da karıştırılabilir. Ancak ödemin ayırt edici bazı özellikleri vardır.
- Bulanık Görme: Ödemin en temel işareti, görüş kalitesindeki azalmadır. Tıpkı buğulu bir camın veya sisli bir havanın ardında bakıyormuşsunuz gibi bir bulanıklık hissedebilirsiniz. Bazı hastalar “perdenin arkasından bakıyorum” şeklinde ifade eder. Bu bulanıklık özellikle sabah saatlerinde daha belirgin olup, günün ilerleyen saatlerinde hafifleyebilir.
- Işık Hassasiyeti (Fotofobi): Gözdeki ödem ve beraberinde iltihap, ışığa karşı hassasiyeti artırabilir. Parlak ışıklar rahatsız edici hale gelebilir, dışarı çıkmak ya da televizyon izlemek bile zorlaşabilir.
- Gözde Yorgunluk ve Batma Hissi: Hafif bir rahatsızlık veya batma duygusu ödemin sık rastlanan belirtilerindendir. Gözdeki şişlik ve doku sertliği, göz kırpma esnasında bir “kum tanesi varmış” gibi rahatsızlık yaratabilir.
- Kızarıklık: Göz yüzeyinde veya gözün beyaz kısmında (sklera) damarlanmanın artması sonucu hafif bir kızarıklık görülebilir. Bu kızarıklık, iltihap düzeyiyle de bağlantılıdır.
- Gözde Sulanma veya Kuruluk Hissi: İlginçtir ki hem aşırı sulanma hem de kuruluk hissi ödem varlığında ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda göz, kendini korumak için daha fazla gözyaşı üretirken, bazılarında ise meibom bezlerinin etkilenmesi veya göze damlatılan ilaçlar nedeniyle kuruluk şikâyeti gelişebilir.
- Detay Kaybı ve Kontrast Bozukluğu: Göz ödemi sebebiyle ayrıntıları seçmek zorlaşabilir, kontrast duyarlılığı düşer ve renklerde soluklaşma hissi yaşanabilir.
- Sabahları Daha Belirgin Bulanıklık: Özellikle kornea endotel bozukluğu olan hastalarda, göz gece kapalı kaldığında gözyaşı sirkülasyonu ve buharlaşma minimum düzeyde olduğu için ödem sabah saatlerinde en yüksek seviyede hissedilir. Gün içinde göz açık kaldıkça bir miktar sıvı atılabilir ve görece rahatlama olabilir.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödemi İçin Ne Zaman Tıbbi Yardım Aranmalıdır?
Her ne kadar hafif şişlik ve bulanıklık ameliyat sonrası olağan karşılanabilse de bazı durumlarda mutlaka hızlıca tıbbi yardım alınması gerekir. Bir binada ufak tefek nemlenme zaman içinde kendiliğinden geçebilir ancak su baskınına doğru ilerleyen bir durum varsa acil müdahale gerekir. Gözdeki ödem de aynı şekilde; belli sınırlar dahilindeyken tolere edilebilir fakat bu sınırları aşıp göz sağlığını tehlikeye atıyorsa ciddiye alınması şarttır.
- Şiddetli veya Artan Ağrı: Ameliyat sonrası hafif bir rahatsızlık veya batma hissi normal kabul edilebilir. Ancak hastanın ağrısı giderek artıyor ve gündelik yaşamı zorlaştırıyor ise ciddi bir sorun olabileceğine işarettir. Bu durum göz içi basıncının yükselmesi veya enfeksiyon gibi komplikasyonları düşündürür.
- Ani Görme Kaybı veya Şiddetli Bulanıklık: Ameliyattan sonra görüşte kademeli bir iyileşme beklenir. Eğer tam tersi bir durum yaşanıyor, hasta aniden çok bulanık görmeye başlıyor veya karanlık perdeler iniyormuş gibi hissediyorsa retina dekolmanı veya şiddetli kornea ödemi gibi acil müdahale gerektiren durumlar akla gelir.
- Yoğun Kızarıklık ve Akıntı: Gözde hafif kızarıklık, sulu akıntı beklenebilir fakat yoğun iltihaplı veya kanlı bir akıntı, göz kapaklarında şişme ve ateş benzeri belirtiler ciddi bir enfeksiyona (endoftalmi) işaret edebilir. Bu durumda hızlıca müdahale edilmezse kalıcı görme kaybı riski artar.
- Işık Çakmaları, Siyah Noktalar veya Perdelenme: Retina tabakasını ilgilendiren bir sorun olabilir. Ameliyatla doğrudan ilişkili olmayabileceği gibi, ödemin işaret ettiği diğer komplikasyonlarla da ortaya çıkabilir.
- Uzamış ve Geçmeyen Bulanıklık: Yaklaşık bir iki hafta içerisinde belirgin iyileşme beklenir. Bu süre zarfında hiç düzelme olmuyor veya aksine görme kalitesi daha da kötüleşiyorsa mutlaka hekim kontrolü yapılmalıdır. Kronik kornea ödemi gibi tabloların erkenden teşhis edilmesi tedavi başarısını artırır.
- Gözde Belirgin Şişme ve Göz Kapağı Ödemi: Göz kapağında hafif şişlik her ameliyat sonrasında olabilir. Ancak göz kapağı normalden çok daha şiş, ağrılı ve sıcak hissediliyorsa, bu durum hem lokal iltihabın hem de belki göz çevresi dokularla ilgili başka bir sorunun belirtisi olabilir.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Kornea Ödemi İçin Hangi Tedaviler Mevcuttur?
Katarakt ameliyatı sonrasında gelişen kornea ödemi için uygulanan tedaviler, genellikle altta yatan nedene ve ödemin şiddetine göre değişiklik gösterir. Bir bahçe düşünün: Fazla suyun toprağı bataklığa çevirdiğini fark edince yapılabilecek ilk iş, öncelikle su kaynağını kesmek veya toprağı kurutmak için önlem almaktır. Gözde de mantık benzerdir; fazla sıvının korneada birikmesine neden olan durum tespit edilir ve bu duruma yönelik çözümler uygulanır.
- Anti-enflamatuar Damla ve Merhemler: Ödemin önemli bir kısmı iltihapla ilişkilidir. Bu nedenle doktorlar sıklıkla kortikosteroid içeren damlalar veya NSAID (Non-Steroidal Antiinflamatuar İlaçlar) içeren damlalar reçete eder. Kortikosteroidler iltihap hücrelerinin ve salgıladıkları maddelerin korneadaki yıkıcı etkisini hafifletir. Ancak bu tür damlaların uzun süre kontrolsüz kullanılması göz tansiyonunu yükseltebilir, bu yüzden düzenli takip esastır.
- Hipertonik Salin (Tuzlu Damla) ve Merhemler: Korneadaki fazla suyu dışarı çekmek amacıyla daha yüksek tuz konsantrasyonuna sahip damlalar kullanılır. Tıpkı tuzun suyu çekmesi gibi, bu damlalar da kornea yüzeyindeki sıvı miktarını azaltmaya çalışır. Hafif vakalarda oldukça yararlıdır, görüşte belirgin iyileşme sağlayabilir.
- Suni Gözyaşı ve Koruyucu Damlalar: Bazı hastalarda ek olarak göz kuruluğu veya yüzey tahrişi de olabilir. Bu durum ödemi artırmasa da hastanın konforunu azaltır. Suni gözyaşı damlaları, korneanın yüzeyini rahatlatır ve gözün kendini onarma kapasitesini arttırabilir.
- Bandaj Kontakt Lensler: Özellikle epitel tabakasında sorun yaşayan veya kornea yüzeyinin tahriş olduğu durumlarda koruyucu bir yüzey oluşturmak amacıyla kullanılabilirler. Bu lensler, göz kırpmayla oluşan mekanik tahrişi azaltarak iyileşmeyi destekler.
- Göz Tansiyonunu Düzenleyici İlaçlar: Yüksek göz tansiyonu, ödemin iyileşmesini zorlaştırabilir. Dolayısıyla eğer hasta glokom hastasıysa veya tansiyon o dönemde yüksek seyrediyorsa, tansiyonu düşürmeye yönelik damlalar (örneğin betabloker, prostaglandin analogları veya karbonik anhidraz inhibitörleri) ek tedavi olarak kullanılabilir.
- Enfeksiyon Şüphesinde Antibiyotikler: Toksik Anterior Segment Sendromu (TASS) veya bakteriyel enfeksiyon düşünülüyorsa, kapsamlı antibiyotik veya antifungal tedavi devreye sokulabilir. Bu tedaviler genellikle damla şeklinde uygulansa da bazı şiddetli vakalarda enjeksiyon gerekebilir.
- Zorlu Vakalar için Cerrahi Opsiyonlar: Eğer ödem çok şiddetliyse, kornea endotel hücreleri ciddi anlamda zarar gördüyse ve tıbbi tedavilere cevap alınamıyorsa, son çare olarak kornea nakli (Penetran keratoplasti veya Endotel keratoplastisi gibi) gündeme gelebilir. Bu hasarlı endotel dokusunun yerini sağlıklı donör dokusunun almasıyla, korneanın yeniden saydamlık kazanmasını sağlayabilir.
Tuzlu Damla ve Merhemler Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödemi İçin Ne Kadar Etkilidir?
Tuzlu damlalar ve benzeri hipertonik merhemler, kornea ödemini hafifletmede uzun süredir yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tedavileri, yüksek tuz oranına sahip bir “sünger” gibi düşünmek mümkündür. Hipertonik çözelti, kornea stromasında biriken fazla sıvıyı yüzeye doğru çeker ve göz kırpma yoluyla bu sıvı yüzeyden uzaklaştırılabilir.
- Hafif ve Orta Dereceli Ödemde Başarılı Sonuçlar: Ameliyat sonrası ortaya çıkan hafif ödem durumlarında genellikle birkaç günlük veya bir haftalık tuzlu damla kullanımı bile belirgin rahatlama sağlayabilir. Sabahları yaşanan bulanıklığın azalmasına, gün içindeki görüş netliğinin artmasına yardımcı olabilir. Bu damlalar, ödemin neden olduğu epitel kabarıklığını hafifleterek batma ve rahatsızlık hissini de azaltır.
- Destekleyici Tedavi Olarak Yararlılık: Tuzlu damlalar tek başına mucize yaratmasa da kortikosteroid veya NSAID damlalarla birlikte kullanıldığında tedavinin etkinliği artar. İltihabın gerilemesi için kullanılan steroidler, tuzlu damlalarla beraber kornea yüzeyindeki sıvı dengesini daha çabuk normale döndürebilir. Bazı vakalarda merhem formu, gece uygulanarak daha uzun süreli etki sağlayabilir.
- Güvenlik ve Yan Etkiler: Hipertonik solüsyonların genel olarak ciddi bir yan etkisi yoktur. Ancak yüksek tuz yoğunluğu bazen gözde hafif yanma hissi veya tahriş yapabilir. Özellikle kornea epiteli hasarlı olan hastalarda geçici batma daha belirgin olabilir. Bu şikâyet sıklıkla birkaç dakikada geçer.
- Ciddi Vakalarda Yetersiz Kalabilir: Eğer ameliyat sırasında endotel hücre kaybı çok büyükse, tek başına tuzlu damla korneanın saydamlığını geri getirmede yeterli olmaz. Bu durumda iltihap kontrolü, göz tansiyonunun düşürülmesi veya ek cerrahi yöntemler gerekebilir. Yani hipertonik solüsyonlar, daha çok hafif ve orta dereceli ödem için etkili ve pratik bir çözümdür.
- Uzun Süreli Kullanımın Takibi: Bu damlaların uzun süre kullanımı genellikle güvenlidir ancak yine de doktor takibi şarttır. Bazı hastalarda tedavi gereğinden uzun sürdüğünde göz yüzeyinde kuruluk veya tahriş artabilir. Bu nedenle ara ara kontrol edilip gerekirse tedaviye ara vermek veya dozu azaltmak faydalı olabilir.
Cerrahi Müdahaleler Şiddetli Göz Ödemi İçin Yardımcı Olabilir mi?
Bazı hastalarda, kullanılan tüm medikal tedavilere rağmen kornea ödemi gerilemeyebilir veya sürekli tekrarlayabilir. Özellikle ciddi endotel hücre kaybının söz konusu olduğu ya da Fuchs distrofisi gibi altta yatan hastalıkların bulunduğu gözlerde, ödem kalıcı hale gelebilir. Böyle durumlarda, tıpkı çok hasar görmüş bir evi onarmak yerine temelden yeniden inşa etme yoluna gitmek gibi, cerrahi yöntemlerle sorunun kaynağı ortadan kaldırılmaya çalışılır.
- Endotel Keratoplastisi (DSEK, DMEK vb.): Kornea naklinin daha modern bir şekli olan bu yöntemlerde, sadece hasarlı endotel ve Descemet membranı gibi katmanlar alınarak yerine sağlıklı donör endotel katmanı yerleştirilir. Böylece korneanın büyük bölümü korunur, hasta doku yenilenir. Bu işlem, tam kat keratoplasti (tüm kornea nakli) kadar travmatik değildir ve iyileşme süreci daha hızlıdır.
- Tam Kat Keratoplasti (Penetran Keratoplasti): Kornea katmanlarının tümünün ciddi hasar gördüğü vakalarda veya endotel keratoplastisi yapılamayacak kadar ileri durumlarda başvurulan bir yöntemdir. Donör kornea, hasarlı kornea dokusunun tamamının yerini alır. İyileşme süreci ve doku uyumu takibi daha uzun sürer. Dikişler ve sonrasındaki rehabilitasyon süreci daha zahmetlidir.
- İç Göz Merceği (IOL) Sorunlarının Düzeltilmesi: Ameliyat sonrasında yerleştirilen yapay merceğin yanlış konumlanması veya uygun olmayan bir mercek seçimi de bazen ödemi tetikleyebilir. Bu tür vakalarda merceğin yeniden konumlandırılması ya da başka bir mercekle değiştirilmesi gerekebilir. Bu işlem ciddi ödemi doğrudan çözmeyebilir ancak altta yatan mekanik irritasyonu veya mikroyırtılmaları gidererek ödemin düzelmesini kolaylaştırır.
- Glokom Ameliyatları: Göz tansiyonu yüksek seyreden hastalarda, konvansiyonel ilaç tedavileri yetersiz kalıyorsa, trabekülektomi veya tüp implantasyonu gibi basıncı düşüren cerrahi girişimler yapılabilir. Göz tansiyonu kontrol altına alındığında kornea ödeminin iyileşme şansı yükselir.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödemi Genellikle Ne Kadar Sürede Geçer?
Çoğu hastada, katarakt ameliyatından sonraki ilk birkaç günde hafif dereceli bir bulanıklık ve ödem olması doğaldır. Bu vücudun ameliyat travmasına verdiği yanıttır ve kısa süre sonra büyük ölçüde geriler. Bazı hastalar ameliyatın ertesi günü bile net görüşe kavuşabilirken, bazılarında toparlanma birkaç hafta sürebilir. Aslında bu durumun kesin bir zaman dilimi vermek, “herkesin vücudu aynı hızda iyileşir” demekle eşdeğerdir, çünkü yaş, mevcut göz hastalıkları, kullanılan cerrahi teknik ve ameliyatın komplikasyonlu olup olmaması gibi pek çok faktör süreci etkiler.
- Hafif Ödem: Eğer ödem hafif seyrediyorsa ve altta yatan ciddi bir endotel hastalığı yoksa, genellikle 1-2 hafta içinde önemli ölçüde iyileşme görülür. Bu dönemde doktorun verdiği damlalar düzenli olarak kullanılırsa ve göz koruyucu önlemlere dikkat edilirse (örneğin göze darbe almaktan kaçınma, temizliğe özen gösterme), süreç daha da hızlanabilir.
- Orta Dereceli Ödem: Biraz daha belirgin sorunlarda ise iyileşme 2-6 hafta arası sürebilir. Bu süre zarfında düzenli kontroller ve gerekirse ek tedaviler (tansiyon düşürücü damla, ek steroid veya tuzlu damlalar) kullanılabilir. Hastanın görüşü adım adım iyileşir ve sabah bulanıklığı, gün içinde daha hafif hale gelir.
- Ağır veya Dirençli Ödem: Eğer hastanın Fuchs distrofisi varsa veya ameliyat sırasında endotel hücreleri ciddi hasar görmüşse ödem aylarca devam edebilir. Böyle durumlarda doktor, hastayı ek müdahaleler için yakından takip eder. Bu süreçte medikal tedaviye yanıt alınamadığı takdirde kornea nakline kadar uzanan tedavi seçenekleri gündeme gelebilir.
Bazı hastalar, “Görüşüm hiç netleşmeyecek mi?” endişesi yaşayabilir. Ancak sabırlı olmak ve hekim tavsiyelerine uymak, uzun vadede en iyi sonucu almak açısından çok önemlidir. Çoğu vakada süre uzasa dahi kalıcı bir sekel oluşmadan toparlanma sağlanır. Tedavisi olmayan veya son derece nadir durumlar haricinde, cerrahi ve tıbbi yaklaşımlarla ödem kontrol altına alınabilir ve hasta yeniden tatmin edici bir görme düzeyine kavuşabilir.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödemi Nasıl Önlenir?
“Önlemek, tedavi etmekten iyidir” sözü, katarakt ameliyatı sonrası göz ödemi için de geçerlidir. Gözde şişlik oluşmadan önce alınabilecek bazı önlemler ameliyat sonrasını daha konforlu hale getirebilir ve iyileşme süresini kısaltabilir. Tıpkı bir binanın inşaatında temel ne kadar sağlamsa, yukarıya doğru çıkarken de o kadar az sorun yaşanır. İşte ödemi önleyici temel yaklaşımlar:
- Ameliyat Öncesi Değerlendirme: Ameliyat öncesi gözün detaylı muayenesi büyük önem taşır. Endotel hücre sayımı, kornea kalınlığı (pakimetri) ölçümü, göz tansiyonu değerleri ve retina muayenesi gibi testler yapılarak risk faktörleri belirlenir. Örneğin Fuchs distrofisi varlığı veya glokom tespiti, ameliyat planını ve sonrasındaki tedavileri şekillendirir.
- Cerrahi Teknik Seçimi ve Cerrahi Planlama: Cerrahın deneyimi, kullanılan fakoemülsifikasyon cihazının kalitesi ve işlem süresinin uzunluğu gibi etkenler korneanın maruz kalacağı travmayı azaltır. Günümüzde kullanılan “mikroinsizyon” teknikleri, daha düşük ultrason enerjisi uygulamaya imkân tanır. Bu da endotel hücre kaybını en aza indirir. Ayrıca ameliyat esnasında kullanılan viskoelastik maddeler, korneayı ultrasonik dalgalardan ve temas travmalarından koruyarak ödem riskini düşürür.
- Ameliyat Sırasında Göz İçinde Kalabilecek Maddelere Dikkat: TASS gibi steril olmayan maddelere bağlı ödem riskini azaltmak için ameliyat aletlerinin sterilizasyonu ve yıkama prosedürleri çok dikkatli yapılır. Göz içinde artık kalabilecek deterjan veya dezenfektan kalıntılarını minimuma indirmek son derece kritiktir.
- Erken ve Etkin İltihap Kontrolü: Ameliyat sonrası hemen iltihap önleyici damlaların (steroid ve NSAID) düzenli kullanımı, gözdeki inflamatuar reaksiyonu büyük oranda sınırlar. Bu damlalar, gereksiz sıvı ve hücre birikimini de engelleyerek korneanın sağlıklı kalmasına yardım eder.
- Göz Tansiyonunun Takibi: Glokomlu veya göz tansiyonunda dalgalanmalar olan hastaların ameliyat sonrası dönemde tansiyon değerleri yakından izlenmeli ve gerektiğinde tansiyon düşürücü tedaviler uygulanmalıdır. Yüksek basınç, kornea hücrelerinin iyileşmesini yavaşlatır.
- Hijyen ve Travmadan Korunma: Ameliyat sonrası ilk günler, göz mikroplara ve darbelere karşı daha savunmasızdır. Bu dönemde steril şartlarda damla uygulanması, yüzü nazikçe temizleme, göze herhangi bir darbe gelmesini önlemek için kalabalık ortamlarda dikkatli olmak önemlidir.
- Düzenli Kontrol Randevuları: “Hiç bir yakınmam yok, nasıl olsa iyileşiyorum” düşüncesiyle kontrol randevularını aksatmamak gerekir. Hekimin göz içi basıncını, kornea durumunu ve göz dibi muayenesini düzenli yapması olası bir ödemin erken tespiti ve müdahalesini sağlar.
Katarakt Ameliyatı Sonrası Göz Ödeminin Uzun Süreli Etkileri Var mıdır?
Katarakt ameliyatı dünya genelinde en sık uygulanan ve yüksek başarı oranlarına sahip cerrahilerden biridir. Ancak nadiren de olsa gözde gelişen ödem, kronik hale gelebilir ve uzun vadede bazı sorunlara yol açabilir. Bu durum tıpkı su baskını geçirmiş bir binanın temellerinin zamanla yıpranması gibi, göz dokularının kalitesini düşürebilir.
- Kronik Kornea Dekompanzasyonu: Eğer ameliyat sırasında veya sonrasında endotel hücreleri ciddi derecede hasar gördüyse, korneanın su pompalama işlevi kalıcı şekilde zayıflayabilir. Bu durumda hasta sürekli buğulu veya dumanlı bir görüşle yaşamayı deneyimler. Sabahları belirgin, gün içinde nispeten azalan bulanıklıklar kronikleşebilir. Belirgin görme kaybı devam ederse cerrahi müdahaleler (örneğin endotel keratoplastisi) gerekebilir.
- Kalıcı Astigmatizma veya Düzensiz Korneal Yüzey: Uzamış ödem, kornea yüzeyinde dalgalanmalara ve düzensizliklere neden olabilir. Bu durum zamanla astigmatizma oluşturabilir. Hasta, gözlük veya kontakt lensle bile tam netlik elde edemeyecek kadar düzensiz bir kornea yüzeyiyle karşılaşabilir.
- Fotofobi ve Kontrast Kaybı: Ödem süreçleri uzadığında veya sık tekrarladığında, kornea sinir uçları tahriş olur ve hassasiyet artar. Bu da güneş ışığı gibi parlak ışıklara karşı kalıcı bir rahatsızlık hissine, kontrast duyarlılığının azalmasına yol açabilir.
- İltihabi Yapışıklıklar (Sineşi) veya Skarlar: Şiddetli veya tekrarlayan iltihaplar, göz içinde sineşi denilen yapışıklıkların oluşmasına zemin hazırlayabilir. Örneğin iris, merceğe ya da göz bebeğinin kenarına yapışabilir. Bu yapışıklıklar bazen göz tansiyonunun yükselmesine katkıda bulunur. Ayrıca ödemin sık yaşandığı kornea bölgelerinde skar dokuları oluşabilir ve kalıcı opasiteler (bulanıklıklar) meydana gelebilir.
- Sık Doktor Muayenesi ve Yaşam Kalitesi Etkisi: Kronik ödem, hastayı sürekli doktor kontrolü gerektiren bir sürece sokabilir. Bu da hem maddi hem manevi açıdan yorucu olabilir. Ayrıca yaşam kalitesini düşüren görme bozuklukları, kişinin sosyal yaşamından iş performansına kadar birçok alanda sıkıntı yaratabilir.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. Aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda asistanlık eğitimine başladı. 1997 yılında uzman olduktan sonra aynı yıl uzman doktor olarak aynı klinikte Retina Hastalıkları ve Vitreoretinal Cerrahi alanında uzmanlaşmak üzere görevine devam etti. Bu konudaki eğitimini, çeşitli dönemlerde Antwerp-Belçika (Dr.Zivanovic Kliniği), Frankfurt-Almanya (Dr.Eckardt Kliniği), Duisburg-Almanya’da gerçekleştirdi. 2004 yılında doçentlik, 2010 yılında profesörlük ünvanını alan Dr.Erakgün, 2013 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’ndaki görevinden ayrılmıştır. Şu anda Kaşkaloğlu göz hastanesinde çalışmalarına devam etmektedir.