Prostat arter embolizasyonu iyi huylu prostat hiperplazisi ve alt idrar yolu semptomları için cerrahi olmayan bir tedavi seçeneği olarak öne çıkar. Bu yöntem prostatın belirli bölgelerine kan akışını keserek boyutunu küçültmeyi ve semptomları gidermeyi hedefler. Minimal invaziv yapısı sayesinde genel anestezi ve kesiklere gerek kalmadan uygulanır. İyileşme süreci diğer cerrahi yöntemlere göre çok daha hızlıdır. Ayrıca bu işlem hastaların hastanede kalmasını gerektirmez ve normal aktivitelerine dönüşü hızlandırır.
Prostat arter embolizasyonunun bir diğer avantajı komplikasyon ve istenmeyen etkilerde görülen azalmadır. Cerrahi yöntemlerle karşılaştırıldığında çok daha düşük yan etki oranları sunar. Özellikle kanama, idrar kaçırma ve cinsel işlev bozukluğu gibi yan etkiler bu yöntemde neredeyse yok denecek kadar az rastlanan durumlar arasındadır. Bu özellikler hastaların tedavi sonrası yaşam kalitesini artırır.
Uzun süreli etkinliği de prostat arter embolizasyonunun önemli bir yönüdür. Yapılan çalışmalar hastaların tedavi sonrasındaki birkaç yıl boyunca idrar semptomlarında ve yaşam kalitesinde sürekli iyileşmeler yaşadığını göstermektedir. Ayrıca prostat arter embolizasyonu şu teknik avantajları sağlar:
- Görüntüleme teknolojisindeki ilerlemeler arterlerin daha doğru hedeflenmesine olanak tanır.
- MRI ve BT gibi modern görüntüleme teknikleri işlem sırasında daha iyi sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Son olarak prostat embolizasyonu özellikle ameliyat riskleri yüksek olan hastalar, ameliyatın travmatize etkisini yaşamak istemeyen ve ameliyatın yan etkilerini yaşamak istemeyenler için uygundur. Kardiyovasküler hastalığı veya kronik akciğer hastalığı gibi koşulları olan bireyler bu yöntemle güvenli bir şekilde tedavi görebilirler. Böylece cerrahi müdahalelerde karşılaşabilecekleri önemli risklerden korunmuş olurlar.
Prostat Embolizasyonu Sonrası İyileşme Süreci Ne Kadardır?
Prostat arter embolizasyonu (PAE) minimal invaziv bir tedavi yöntemi olarak prostat büyümesi tedavisi ve özelliklerde kronik prostatit tedavilerinde kullanılmaktadır. İyileşme süreci hastadan hastaya değişkenlik gösterebilmekle birlikte genelde kısadır.
Hastalar genellikle işlemi takiben dört saat içinde taburcu edilir. İlk birkaç gün için bazı yaygın semptomlar beklenir. Bu semptomlar genellikle hafif seyirde olup hastanın günlük yaşantısını pek etkilemez. Bu dönemde görülebilen semptomlar şunlardır:
- Düşük dereceli ateş
- Yorgunluk hissi
- Pelvik bölgede hafif kramp tarzı ağrı
- İdrara çıkma sıklığında artış
- Acil ve sık idrara hissi
- İdrarda kan görülmesi
- İdrar yaparken yanma hissi
İlk Hafta:
Bu süre zarfında hastaların ağır ağır iş yapmamaları ve yorucu fiziksel aktivitelerden kaçınmaları önerilir. İşlemden sonraki gün çoğu hasta normal aktivitelerine dönebilir ancak belirli kısıtlamalarla. İyileşme sürecini değerlendirmek ve olası komplikasyonları tespit etmek amacıyla genellikle bir hafta sonunda bir takip randevusu ayarlanır.
İlk Ay:
İşlemden sonraki ilk ayda başlangıçta yaşanan semptomların hemen hepsi iyileşme gösterir. İyileşmeyi desteklemek ve rahatsızlık hissini azaltmak için çeşitli ilaçlar reçete edilebilir. İdrar sıklığı ve acil idrara çıkma ihtiyacı gibi belirtiler bu dönemde azalma eğilimindedir.
Üç Ay ve Sonrası:
Bu dönemde prostat boyutundaki azalmanın ve semptomlardaki iyileşmenin değerlendirilmesi için klinik ve görüntüleme testleri yapılır. Prostat boyutu küçülmeye devam eder ve bu da idrar semptomlarında sürekli bir iyileşmeye neden olur.
Uzun Dönem Takip:
Uzun vadeli etkileri izlemek ve olası gecikmiş komplikasyonları tespit etmek için düzenli takipler yapılması gereklidir. Bu takipler işlem sonrası birkaç yıl boyunca devam eder ve genellikle hastaların semptomlarında ve yaşam kalitesinde belirgin bir iyileşme gözlendiği bildirilir.

Dr. Ali Yurtlak, 1970 yılında Kahramanmaraş’ta doğmuş bir Girişimsel Radyoloji Uzmanıdır. Tıp eğitimini 1996 yılında Adana Çukurova Üniversitesi’nde tamamladı. Radyoloji alanındaki eğitimini İstanbul Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde aldı. Son yıllarda radyoloji alanında özel bir uzmanlık dalı olan Girişimsel Radyoloji’ye yönelerek anjiyografik işlemler gerçekleştirmektedir. Şu anda Özel Atlas Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır ve aynı zamanda İstanbul Medicine Hospital Hastanesi’nde Anjiyografi Sorumlusu olarak çalışmaktadır.