Cuma, Kasım 7, 2025

Botoks ile Dolgu Arasındaki...

Botoks (Botulinum Toksin) ve dermal dolgu arasındaki fark, hedefledikleri yaşlanma belirtisinde yatar. Botoks,...

Psikolojisi Bozuk Çocuğun Belirtileri...

Çocuklarda psikolojik zorlukların belirtileri; ani davranış değişiklikleri, sosyal geri çekilme, akademik performansta belirgin...

Eksizyonel ve İnsizyonel Biyopsi...

Eksizyonel biyopsi, şüpheli bir doku lezyonunun veya kitlenin tamamının cerrahi olarak çıkarılması işlemidir;...

Yüz Germe ve Boyun...

Evet, yüz germe ve boyun germe ameliyatları sıklıkla aynı anda, tek bir cerrahi...
Ana SayfaHastalıklarDermatolojiDermatolog ve Cildiye...

Dermatolog ve Cildiye Arasındaki Fark Nedir?

“Dermatolog” ve “cildiye uzmanı” arasında mesleki, yasal veya eğitimsel açıdan kesinlikle hiçbir fark yoktur; her iki terim de aynı tıp doktorunu ifade eder. Toplumdaki bu kafa karışıklığı, yalnızca dilsel bir kullanımdan kaynaklanır. “Dermatolog” unvanı, bu uzmanlık dalının uluslararası ve Yunanca kökenli adı olan “Dermatoloji”den gelir. “Cildiye Uzmanı” ise, “cilt” kelimesinden türetilmiş, bu alanın Türkçe karşılığıdır. Tıp eğitimi, yetki alanı ve görev tanımı açısından bu iki unvan arasında hiçbir ayrım bulunmaz. Her ikisi de deri, saç, tırnak ve ağız içi gibi mukoza zarı hastalıkları konusunda uzmanlaşmış hekimlerdir.

Peki, bir Cildiye Uzmanının (Dermatoloğun) alanı nedir?

Dermatoloji uzmanlığı, toplumda sıkça sanıldığı gibi sadece sivilce veya egzamaya bakmakla sınırlı değildir. Bu alan, vücudun en büyük ve en görünür organı olan deri başta olmak üzere, bu organın eklentileriyle de ilgilenen çok geniş bir tıp dalıdır.

Bu alanın temel odak noktaları şunlardır:

  • Deri
  • Saç
  • Tırnaklar
  • Mukoz Membranlar

Deri, binlerce farklı hastalığın görülebildiği bir organdır. Akne (sivilce), rozasea (gül hastalığı), sedef hastalığı, her türlü egzama, ürtiker (kurdeşen), vitiligo, mantar, bakteri veya virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar (uçuk, zona, siğil) ve elbette deri kanserleri (melanom, bazal hücreli karsinom vb.) dermatoloğun uzmanlık alanındadır.

Saç dökülmeleri, bu dökülmelerin tipleri (erkek tipi, saçkıran-alopesi), saçlı derinin hastalıkları (yağlanma, kepeklenme, sedef) ve kıl kökü iltihapları da bu alana girer.

Tırnaklar da derinin bir eklentisidir. Tırnak mantarı, tırnak batması, tırnaktaki renk ve şekil bozuklukları, tırnağın sedef hastalığı gibi durumlar dermatologlar tarafından teşhis ve tedavi edilir.

Mukoz membranlar ise ağız içi, dil ve genital bölge gibi vücut boşluklarını kaplayan hassas dokulardır. Aftlar, liken planus veya bu bölgelerde görülen diğer lezyonlar da dermatolojinin kapsamındadır.

Ancak bir dermatoloğun belki de en kritik rolü, deriyi bir “ayna” olarak kullanmasıdır. Vücudun içinde, iç organlarda veya bağışıklık sisteminde ters giden bir şeylerin ilk sinyali genellikle deride ortaya çıkar. Örneğin nedeni bulunamayan bir kaşıntı bazen bir karaciğer veya böbrek sorununa; belirli döküntüler romatizmal hastalıklara; ani ortaya çıkan lekeler ise hormonal bozukluklara veya iç organlarla ilgili bir probleme işaret edebilir. Dermatolog, bu belirtileri yorumlayarak altta yatan ciddi sistemik hastalıkların erken teşhisinde kilit bir rol oynar ve hastayı ilgili diğer branşlara (iç hastalıkları, romatoloji, onkoloji vb.) yönlendirir.

“Dermatolog” olmak için nasıl zorlu bir eğitim gerekir?

Dermatolog veya cildiye uzmanı unvanını alabilmek, uzun, rekabetçi ve son derece yoğun bir eğitim sürecini tamamlamayı gerektirir. Bu süreç uluslararası tıp standartlarına göre belirlenir ve dünyanın her yerinde benzer bir ağırlıktadır.

Bu yolculuk öncelikle 6 yıllık tıp fakültesi eğitimini tamamlayarak “Tıp Doktoru” unvanını almayı gerektirir. Mezuniyetten sonra, Türkiye’de Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) gibi çok zorlu ve rekabetçi bir sınava girilir. Bu sınavda en yüksek puanları alan doktorlar, dermatoloji alanında uzmanlık eğitimi (ihtisas) yapmaya hak kazanır.

Bu uzmanlık eğitimi, kliniğe bağlı olarak 4 ila 5 yıl daha sürer. Bu süreç sadece teorik derslerden oluşmaz. Asistan doktorlar, bu yıllar boyunca hastanelerde binlerce hasta (hem yetişkin hem de çocuk) görür, nöbetler tutar, polikliniklerde ve servislerde çalışırlar. Dermatolojinin medikal (ilaçlı tedaviler), cerrahi (biyopsi, küçük operasyonlar) ve kozmetik (lazer, dolgu, botulinum toksini) tüm alt dallarında hem teorik hem de pratik eğitim alırlar. Bu eğitimin temel amacı, doktorun sadece hastalığı tedavi etmesini değil hastalığın neden ortaya çıktığını (patofizyoloji) anlamasını ve en güncel, kanıta dayalı yöntemleri uygulayabilmesini sağlamaktır. Bu yoğun sürecin sonunda başarılı olanlar “Dermatoloji Uzmanı” veya “Cildiye Uzmanı” unvanını alırlar.

Muayenede kullanılan dermoskop cihazı nedir ve neden bu kadar önemlidir?

Dermatolog muayenesinin en önemli aşamalarından biri, çıplak gözle yapılan incelemenin ötesine geçmektir. Bu noktada dermoskop (veya dermatoskop) adı verilen özel bir cihaz devreye girer.

Bu cihaz, basit bir büyüteç değildir. Güçlü bir polarize ışık kaynağına ve deriyi 10 ila 20 kat büyütebilen özel lenslere sahiptir. Cihaz, deriye temas ettirildiğinde (bazen daha net görüntü için üzerine jel veya yağ sürülür), derinin sadece yüzeyini değil yüzeyin hemen altındaki (epidermis ve üst dermis) yapıları da görünür kılar.

Dermoskopinin asıl kullanım amacı, özellikle “ben” (nevüs) takibinde ve deri kanserlerinin erken teşhisindedir. Bir dermatolog, bu cihazla bir bene baktığında, o benin iyi huylu mu (normal bir ben) yoksa kötü huylu bir değişime mi (melanom veya başka bir deri kanseri) uğradığını yüksek bir doğrulukla analiz edebilir.

Bu yöntemde pigmentin (renk maddesi) deride nasıl dağıldığına, damar yapılarına, benin kenar düzenine ve içinde “mavi-beyaz tül” veya “düzensiz noktalar” gibi şüpheli desenlerin olup olmadığına bakılır. Dermoskopi, gereksiz yere ben aldırma (biyopsi) işlemlerini azalttığı gibi, hayat kurtaran erken teşhislerin de atlanmamasını sağlayan, dermatolojinin “stetoskopu” olarak kabul edilebilecek temel bir tanı aracıdır.

Tanı için ofiste hangi hızlı mikroskop testleri yapılır?

Bazı yaygın dermatolojik sorunların tanısı, laboratuvara örnek göndermeyi beklemeden, dakikalar içinde doğrudan muayene odasında konulabilir. Bu hastanın hemen doğru tedaviye başlamasını sağlar.

Bazı hızlı tanı testleri şunlardır:

  • KOH (Potasyum Hidroksit) Testi
  • Tzanck Smear Testi
  • Uyuz (Scabies) Testi

KOH (Potasyum Hidroksit) Testi, özellikle mantar enfeksiyonlarından şüphelenildiğinde (ayak, kasık, vücut mantarı veya tırnak mantarı) kullanılır. Şüpheli bölgeden bistüri veya bir cam parçasıyla hafifçe bir kazıntı alınır. Bu kazıntı bir cam (lam) üzerine konur ve üzerine bir damla KOH solüsyonu damlatılır. Bu solüsyon, normal deri hücrelerini eritirken, mantar hücrelerinin duvarlarına dokunmaz. Birkaç dakika bekledikten sonra mikroskop altında bakıldığında, mantarın “hif” adı verilen dallanmış yapıları net bir şekilde görülür ve tanı kesinleşir.

Tzanck Smear Testi, daha çok uçuk (herpes simpleks) veya zona (varisella zoster) gibi viral enfeksiyonlardan şüphelenildiğinde kullanılır. Henüz patlamamış taze bir su kabarcığının tabanından bir kazıntı alınır, lama yayılır ve özel bir boya (Giemsa veya Wright) ile boyanır. Mikroskop altında, bu virüslerin neden olduğu karakteristik “çok çekirdekelidev hücreler” aranır.

Uyuz (Scabies) Testi, geceleri artan şiddetli kaşıntı şikayetiyle gelen ve uyuzdan şüphelenilen hastalarda altın standarttır. Uyuz akarının (parazit) deride açtığı “tünel” (sillon) adı verilen ince, kıvrımlı çizginin ucundan bistüri ile bir kazıntı alınır. Mikroskop altında parazitin kendisini, yumurtalarını veya dışkı kalıntılarını (skibala) görmek tanıyı %100 doğrular.

Deri biyopsisi nedir ve hangi yöntemler kullanılır?

Dermoskopi veya mikroskobik testlerin yeterli olmadığı, tanının kesinleştirilmesi gereken (özellikle kanser şüphesi, atipik benler veya nedeni bilinmeyen döküntülü hastalıklarda) durumlarda, doku örneği alınması gerekir. “Biyopsi” kelimesi hastaları endişelendirse de bu işlem çok hızlı, basit ve lokal anestezi (bölgesel uyuşturma) sayesinde tamamen ağrısız bir işlemdir. Amaç patolojik dokuyu mikroskop altında (patoloji laboratuvarında) inceleyerek kesin tanıyı koymaktır.

Başlıca biyopsi türleri şunlardır:

  • Tıraşlama Biyopsisi (Shave)
  • Panç Biyopsisi (Punch)
  • Eksizyonel Biyopsi (Cerrahi Çıkarım)

Tıraşlama Biyopsisi, genellikle deriden kabarık olan yüzeysel lezyonlar (iyi huylu benler, et benleri, siğiller veya bazı yüzeysel deri kanserleri) için kullanılır. Bölge uyuşturulduktan sonra, cerrahi bir bıçak (bistüri) veya özel bir jilet yardımıyla lezyon, derinin üst tabakasıyla birlikte yatay bir şekilde “tıraşlanarak” alınır. Genellikle dikiş gerektirmez, yara kendi kendine iyileşir ve izi minimaldir.

Panç Biyopsisi (Punch Biopsy), derinin daha derin katmanlarını (dermis veya yağ dokusu) ilgilendiren durumlarda veya döküntülü hastalıkların tanısında kullanılır. “Zımba” veya küçük bir “kurabiye kalıbı” gibi düşünülebilecek, keskin kenarlı, silindirik bir aletle (punch) yapılır. Bu alet deriye bastırılıp döndürülerek, derinin tüm katmanlarını içeren küçük bir silindir şeklinde parça çıkarılır. Oluşan küçük yara, genellikle bir veya iki küçük dikişle kapatılır ve ince bir çizgi şeklinde iyileşir.

Eksizyonel Biyopsi ise, lezyonun tamamını çıkarmak amacıyla yapılır. Özellikle kötü huylu olduğundan şüphelenilen bir ben (melanom şüphesi) veya bir deri kanseri için kullanılır. Neşter yardımıyla lezyon, çevresinde bir miktar normal deri dokusu (güvenlik sınırı) ile birlikte kesilerek tamamen çıkarılır. Bu işlem hem tanı hem de tedavi amaçlıdır. Yara, sonrasında dikişlerle kapatılır.

Temas alerjilerini bulmak için kullanılan yama testi nasıl uygulanır?

Dermatolojinin önemli bir alanı da alerjik deri hastalıklarıdır. Özellikle “Alerjik Kontakt Dermatit” (temas alerjisi) şüphesinde, yani kişinin dokunduğu bir şeyin (metal, parfüm, kozmetik, boya, bitki vb.) alerji yaptığından şüphelenildiğinde, Yama Testi (Patch Test) adı verilen özel bir test uygulanır.

Bu test, klasik kan testlerinden veya koldan yapılan alerji testlerinden (prick test) farklıdır. Çünkü temas alerjisi, “gecikmiş tipte” bir bağışıklık sistemi reaksiyonudur. Yani alerjenle temas ettikten hemen sonra değil 24-72 saat sonra reaksiyon başlar.

Yama testinin metodolojisi bu gecikmeye göre ayarlanmıştır ve hastanın sabırlı olmasını gerektiren birkaç aşamadan oluşur:

  • Uygulama Günü (0. Gün): Hastanın şikayetlerine göre belirlenen standart alerjen setleri (içinde nikel, kobalt, parfüm esansları, koruyucular gibi onlarca farklı madde bulunan küçük hazneler) özel bantlarla hastanın sırtına yapıştırılır.
  • Bekleme Süreci: Bu bantlar hastanın sırtında 48 saat (2 gün) boyunca kalmalıdır. Bu süreçte hastanın sırtını ıslatmaması (banyo yapmaması) ve aşırı terlememesi istenir.
  • Çıkarma ve İlk Okuma (2. Gün): 48 saat sonra hasta tekrar kliniğe gelir. Bantlar çıkarılır ve sırtta oluşan reaksiyonlar için ilk değerlendirme yapılır.
  • Nihai Okuma (3. veya 4. Gün): Ancak testin en kritik aşaması burasıdır. Gecikmiş tip reaksiyonun ortaya çıkması günler sürebileceği için, bantlar çıkarıldıktan 24 veya 48 saat sonra (yani ilk uygulamadan 3 veya 4 gün sonra) hasta tekrar çağrılır. Sırttaki kızarıklık, kabarıklık ve su toplamaları nihai olarak değerlendirilir ve hangi maddeye karşı alerjisi olduğu kesin olarak saptanır.

Dermatolojide hangi medikal ve ışık tedavileri mevcuttur?

Dermatoloğun tedavi araçları, basit bir kremden çok ileri teknoloji biyolojik ilaçlara kadar uzanır.

Temel tedavi yaklaşımları şunları içerir:

  • Topikal Tedaviler (Kremler, Merhemler)
  • Sistemik Tedaviler (İlaçlar, İğneler)
  • Fototerapi (Işık Tedavisi)

Topikal Tedaviler, yani deriye sürülen tedaviler, en sık kullanılan yöntemlerdir. Kortizonlu kremler, antibiyotikli merhemler, mantar ilaçları, nemlendiriciler veya sivilce ilaçları bu gruba girer.

Sistemik Tedaviler, ağızdan alınan haplar, iğneler veya serum yoluyla verilen ilaçlardır. Bunlar daha şiddetli, yaygın veya topikal tedaviye yanıt vermeyen durumlarda kullanılır. Örneğin şiddetli aknede kullanılan A vitamini türevi ilaçlar, sedef hastalığı veya şiddetli egzamada bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlar (metotreksat, siklosporin gibi) veya en modern tedaviler olan “biyolojik ajanlar” (iğne tedavileri) bu gruptadır.

Fototerapi (Işık Tedavisi) ise, sedef, vitiligo, bazı egzamalar veya kaşıntılı deri hastalıklarının tedavisinde kullanılan özel bir yöntemdir. Bu bir solaryum cihazı değildir. Hastanın, kontrollü bir şekilde sadece hastalığa iyi gelen spesifik dalga boylarındaki ultraviyole (UV) ışınlarını (genellikle UVB) yayan özel tıbbi kabinlere girmesiyle uygulanır.

Siğil ve benzeri lezyonlar için hangi prosedürel tedaviler kullanılır?

Dermatologlar, ilaç tedavisinin yanı sıra ofis koşullarında birçok küçük cerrahi ve prosedürel işlemi de kendileri uygularlar. Siğiller, et benleri, iyi huylu kabarıklıklar veya kanser öncüsü lezyonlar (aktinik keratoz) bu yöntemlerle tedavi edilir.

Bu yöntemler arasında en yaygın olanları:

  • Kriyoterapi (Dondurma Tedavisi)
  • Elektrokoterizasyon (Yakma Tedavisi)

Kriyoterapi (Dondurma Tedavisi), en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Sıvı nitrojen adı verilen -196°C derecedeki dondurucu bir gaz, özel bir sprey cihazıyla veya pamuklu bir çubukla lezyonun üzerine uygulanır. Amaç patolojik dokuyu saniyeler içinde dondurarak kontrollü bir “soğuk yanığı” oluşturmak ve o dokunun ölmesini sağlamaktır. İşlem sonrası bölgede bir su kabarcığı veya kabuk oluşur. Bu kabuk 1 ila 3 hafta içinde düşer ve altından sağlıklı doku gelir.

Elektrokoterizasyon (Yakma Tedavisi) ise elektrik akımı kullanarak dokuyu yakma prensibine dayanır. Genellikle “küretaj” (kazıma) işlemiyle birlikte kullanılır. Önce “küret” adı verilen keskin, kaşık benzeri bir aletle lezyon kazınır, ardından kalan dokuyu yok etmek ve kanamayı durdurmak için “elektrokoter” cihazıyla bölge yakılır.

Dermatolojide “üst ihtisas” gerektiren özel alanlar var mıdır?

Evet. 4-5 yıllık zorunlu dermatoloji uzmanlık eğitimini tamamlayan bazı doktorlar, bu eğitimin de üzerine 1-2 yıl daha okuyarak belirli alanlarda “üst ihtisas” (veya yan dal uzmanlığı) yapabilirler. Bu o doktorun belirli bir metodolojide çok daha derin bir uzmanlık kazandığını gösterir.

Bu üst uzmanlık alanlarından bazıları:

  • Mohs Mikrografik Cerrahisi
  • Dermatopatoloji
  • Pediatrik Dermatoloji (Çocuk Cildiyesi)

Mohs Mikrografik Cerrahisi, deri kanserleri cerrahisinde zirve noktası olarak kabul edilen, özel bir tekniktir. Özellikle yüz, burun, kulak, dudak gibi estetik açıdan kritik bölgelerdeki veya tekrarlamış, sınırları net olmayan, agresif tipteki deri kanserleri için kullanılır. Bu cerrahinin metodolojisi benzersizdir: Cerrah, kanserli dokuyu ince bir tabaka halinde çıkarır. Hasta ameliyat odasında beklerken, cerrah bizzat yan odadaki özel laboratuvara geçer, çıkardığı dokunun tüm kenarlarını ve altını mikroskop altında inceler. Dokunun haritasını çıkarır ve eğer mikroskopta hala kanser hücresi gördüğü bir nokta varsa (pozitif sınır), ameliyathaneye döner ve sadece o noktadan küçük bir parça daha alır. Tüm sınırlar mikroskop altında %100 temizlenene kadar bu döngü tekrarlanır. Bu yöntem sağlıklı dokuyu maksimum düzeyde korurken, kanserden kurtulma oranını en yükseğe (%99’a varan) çıkaran, çok hassas bir tekniktir.

Dermatopatoloji, dermatolojinin “laboratuvar” tarafıdır. Dermatopatolog, biyopsi ile alınan deri örneklerini mikroskop altında inceleyerek kesin tanıyı koyan uzmandır. Bu ayrı bir üst ihtisas gerektirir. Bu uzmanlığın önemi, sadece hücrelere bakmak değil aynı zamanda o hastanın kliniğini (döküntünün nerede olduğu, nasıl göründüğü) bilmektir. Dermatolojiden gelen bir dermatopatolog, mikroskop altında gördüğü şeyi hastanın kliniğiyle birleştirerek en doğru tanıyı koyabilir.

Pediatrik Dermatoloji (Çocuk Cildiyesi), yenidoğan, bebek, çocuk ve ergenlik dönemindeki bireylerin dermatolojik hastalıklarına odaklanır. Çocukların derisi yetişkinlerden farklıdır, hastalıkları (doğum lekeleri, hemanjiyomlar, genetik hastalıklar vb.) farklılık gösterir ve tedavilere verdikleri yanıtlar değişir. Pediatrik dermatologlar, bu hassas hasta grubuna özel prosedürler (lazer tedavileri, çocuklara uygun anestezi yöntemleri) ve psikososyal yaklaşımlar (görünür bir deri hastalığının çocuk ve aile üzerindeki etkilerini yönetmek) konusunda özel eğitim alırlar.

Yazarın Diğer İçerikleri