Tiroid bezinde beliren her nodülün “acil ameliyatlık” olmadığını, hatta çoğunun iyi huylu seyrettiğini bilmek önemlidir. Ancak bazı nodüller büyüklükleriyle nefes borusuna baskı yapabilir, kötü huylu olma şüphesi taşıyabilir ya da estetik kaygılara neden olabilir. Kısacası tiroid nodülünde ameliyat gerekip gerekmediği, nodülün büyüme hızı, boyutu, içerdiği hücrelerin ince iğne biyopsisindeki özellikleri, ultrason bulguları ve hastada oluşturduğu şikâyetlere göre belirlenir.
Tiroid Nodüllerinde Ameliyat İçin Genel Endikasyonlar Nelerdir?
Tiroid nodüllerinin ameliyatla alınma gerekçeleri genellikle birkaç başlıkta toplanır: Kötü huylu (malign) olma ihtimali, ileri derecede büyüyerek komşu yapılara baskı yapması, şüpheli biyopsi sonuçları, kozmetik kaygılar ve bazen de hastanın kendi isteğidir.
Örneğin evinizdeki musluk su damlatıyorsa çoğu zaman musluğun contası değiştirilerek sorun çözülebilir; yani küçük bir müdahaleyle sorun giderilir. Ancak contanın çok aşınmış olduğunu ve suyun ortalığı batıracak kadar hızla aktığını düşünün. Artık sadece conta değiştirmek yeterli değildir, musluğun tüm setini değiştirmek, hatta bazen tesisatın bir kısmını yenilemek zorunda kalırsınız. Tiroid nodüllerinde de benzer bir mantık geçerlidir: Nodül çok küçükse ve iyi huylu olduğu düşünülüyorsa sadece izlemek yeterlidir. Lakin nodül hızla büyüyor, nefes almada zorluk yaratıyor veya kanser kuşkusu ağır basıyorsa ameliyat kaçınılmaz bir çözüm hâline gelir.
- Malignite (kanser) şüphesi: Biyopsi sonuçlarında kanser ihtimali yüksek gelen ya da ultrason görüntülemesinde “kötü huylu” izlenimi veren nodüller.
- Büyük boyut ve bası: Özellikle 3-4 cm üstüne çıkmış ve soluk borusu veya yemek borusuna ciddi baskı uygulayan nodüller.
- Belirsiz sitoloji: Bazı biyopsi kategorilerinde net sonuç alınamaz; riskli durumlarda ameliyat edilerek kesin tanıya ulaşılır.
- Toksik nodüller: Aşırı hormon salgılayarak hipertiroidi belirtileri yaratan ve ilaç veya radyoaktif iyot tedavisine dirençli olan nodüller.
- Hızlı büyüme veya kozmetik kaygı: Hastanın yaşam konforunu ve estetiğini bozan, kısa sürede belirgin büyüme gösteren nodüller.
Hangi Tiroid Nodüllerinde Boyut Nedeniyle Ameliyat Gerekir?
Tiroid nodüllerinin boyutu, ameliyat kararında sıkça gündeme gelen bir kriterdir. “Ufak tefek bir kitleyi neden alalım, daha büyük bir kitleyi neden bekleyelim?” gibi soruların temel yanıtı, nodülün hacminin getirdiği riskler ile ilgilidir. Genellikle 1 cm’den küçük nodüllerde, eğer ek bir şüphe yoksa takip yeterli olabilir. Oysa 3 cm ve üzerindeki nodüller, özellikle 4 cm’yi aştıklarında, hem kanser ihtimalini artırabilmeleri hem de biyopsi güvenilirliğini bazen düşürebilmeleri nedeniyle cerrahi olarak değerlendirilebilir.
Burada şu benzetmeyi yapabiliriz: Küçük bir topu avucunuzda kolayca kavrayıp nereye gideceğini anlayabilirsiniz; ama büyüyüp elinize sığmayan bir topun kontrolü güçleşir. Benzer şekilde tiroid bezindeki büyük bir nodülü ince iğne biyopsisiyle tam olarak temsil eden hücreleri yakalamak da daha zor olabilir. Çünkü nodülün farklı bölgelerinde farklı hücresel yapılar bulunabilir. Eğer biyopsi “temiz” çıksa da nodülün içerisinde gözden kaçan kötü huylu hücreler olabileceğinden şüphelenilir.
- 4 cm ve üstü nodüller: Çoğu klinisyen bu büyüklüğe ulaşan nodüllerde ameliyatı ciddi şekilde düşünür. Hatta biyopsi sonucu “iyicil” (benign) gelse bile, nodülün büyüklüğü sebebiyle daha yüksek bir risk payı göz önünde bulundurulur.
- 3 cm civarındaki nodüller: Yine de tek kriter boyut değildir. Nodülün ultrason görüntüsü, biyopsi sonucu ve hastada yaptığı baskı da göz önüne alınır. Bazı hastalarda 3 cm’lik bir nodül, boynu ufak ve kısa bir hastada soluk borusuna ciddi baskı uygulayabilirken, uzun boyunlu bir hastada benzer etkiyi yaratmayabilir.
- Hızlı büyüme eğilimi: Nodülün boyutu ne olursa olsun, kısa sürede artış gösteriyorsa, tıpkı aniden büyüyen bir tümör şüphesi gibi özenli bir inceleme ve gerekirse cerrahi müdahale gerektirir.
Tiroid Nodüllerinde Şüpheli Sitoloji Sonuçları Ne Zaman Ameliyat Gerektirir?
İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB ya da FNAB) tiroid nodüllerinde tanısal değeri yüksek bir yöntemdir. Ancak bazen sonuç, “Bu büyük ihtimalle kanserdir” veya “Bu tamamen iyi huylu” gibi net olmaz; “Şüpheli” veya “Belirsiz” şeklinde değerlendirilir. Bu durum tıpkı bir okuldaki sınav notunun 50-60 aralığında kalması gibi: Geçti mi, kaldı mı, pek belli değildir. İşte bu “aradayız” hissi, doktorları ve hastaları bazen cerrahiye yöneltir çünkü net tanı konulabilmesi için nodülün çıkarılıp patolojik incelemesinin yapılması şart hâline gelebilir.
Şüpheli sitoloji sonuçlarının en belirgin özelliği, nodülün mikroskop altında kötü huylu olmaya dair bazı sinyaller vermesi ama bunların “kesin” tanı koyduracak kadar güçlü olmamasıdır. Örneğin sitoloji raporunda “foliküler neoplazi” veya “atipik hücreler” ifadeleri geçiyorsa, bu nodülün içinde kanser potansiyeli bulunabilir. Böyle durumlarda, genellikle bir lobu (yarım tiroid bezi) almaya yönelik tanısal hemitiroidektomi yapılır. Patoloji sonucunda kanser çıkarsa, ikinci bir ameliyatla tiroidin tamamı alınabilir ya da ek tedaviler planlanabilir.
- Bethesda sınıflaması: Biyopsi sonuçları genelde bir sisteme göre raporlanır. Örneğin Bethesda Kategori III (AUS/FLUS) “belirsiz atipi” ve Kategori IV (foliküler neoplazi) gibi gruplar, ameliyatla netleştirilmeye adaydır. Risk yüzde 15-25 aralığında seyreder.
- Hastanın hikâyesi ve ultrason bulguları: Eğer ailede tiroid kanseri öyküsü varsa, nodül hızlı büyüyorsa veya ultrason görüntüsü “mikrokalsifikasyon” gibi tehlike çanları çalıyor, sitoloji de şüpheli geliyorsa ameliyat kapıda demektir.
- 4 cm üstü nodüllerde biyopsi belirsizliği: Boyut ne kadar büyükse, biyopsiden alınan örnekte de hatalı-negatif (yanlış “temiz” çıkma) riski artar. Bu belirsizlikte ameliyat genellikle daha güvenli bir seçenektir.
Hangi Tiroid Nodüllerinde Malignite Riski Nedeniyle Ameliyat Gerekir?
Tiroid kanseri, çoğu zaman iyi seyirli ve erken teşhis konulduğunda tedavi başarısı yüksek bir kanser türüdür. Buna rağmen, bir “kanser” tanısı almak her hastada doğal olarak tedirginlik yaratır. Bu nedenle hekimler nodülün kötü huylu olabileceğine dair işaretleri ciddiyetle değerlendirir. Peki hangi nodüller “Aman, burada kanser ihtimali yüksek” dedirtir?
- Ultrason bulguları: “Mikrokalsifikasyon, düzensiz (lobüle) kenarlar, hipoekojen görünüm ve yüksek damarlanma” gibi özellikler, bir nodülün kötü huylu olabileceğinin sinyallerini verir. Tıpkı karanlık bulutların yaklaşan fırtınayı haber vermesi gibi, bu özellikler de “dikkat” demektir.
- Aile öyküsü: Özellikle tiroid kanserinin belli türleri (medüller tiroid kanseri gibi) genetik geçiş gösterebilir. Ailesinde tiroid kanseri bulunan biri, nodül çıkarsa mutlaka detaylı araştırılır.
- Rapid (hızlı) büyüme: Bazı nodüller, birkaç ay içinde belirgin şekilde artış gösterebilir. Kanserli hücreler kontrolsüz büyüme eğilimindedir. Ancak bu kural da yüzde 100 değildir; yine de hekimler hızlı büyümeyi göz ardı etmez.
- Biyopsi ve moleküler testler: İnce iğne biyopsisinde kanser belirtileri görmek veya BRAF gibi bazı genetik mutasyonların varlığı, malignite riskini ciddi oranda yükseltir. Bu aşamada cerrahi en çok tercih edilen tanı ve tedavi yöntemidir.
Ultrason Görüntüleme, Tiroid Nodülü Ameliyat Kararını Nasıl Etkiler?
Ultrason, tiroid nodüllerinin “ilk bakışta” nasıl göründüğünü anlamak için en önemli görüntüleme yöntemlerinden biridir. Hekim ultrason ekranında; nodülün büyüklüğünü, iç yapısını (katı-sıvı karışık, kistik alanlar), kenarlarının düzgün olup olmadığını, çevre dokularla ilişkisini ve damarlanma özelliklerini inceler. Aslında ultrason, nodülün “kaba taslak kişilik profilini” sunar.
- Şüpheli görünümler: Mikrokalsifikasyonlar (çok küçük kireçlenmeler), nodülün “taller-than-wide” yani dikey boyutunun yataydan fazla olması, hipoekojenite (çevreye göre daha koyu görüntü), düzensiz veya bulanık kenarlar gibi bulgular, ameliyat kararını tetikleyen risk faktörleridir. Bu tabloyu zihnimizde bir meyve seçme sahnesine benzetebiliriz: Pazara gittiniz, meyvenin kabuğundaki küçük lekeler size “bu biraz çürük olabilir” diye düşündürür. Tiroid nodüllerinde de ultrasonik “lekeler” benzeri uyarılar verir.
- Boyut tayini: Ultrasonla milimetrik olarak nodülün ölçüsü alınır ve takiplerde karşılaştırma yapılır. Nodül 1-2 mm bile büyüse, kayıtlarda fark edilir. Özellikle 3 cm’nin üstüne çıktığında, cerrahi eğilim artar.
- Elastografi: Bazı uzmanlık merkezlerinde kullanılan ileri ultrason teknikleri (elastografi), nodülün sertlik derecesini gösterir. Sert dokular bazen kanser lehine olabilir, ama her zaman değil. Yine de ek bilgi verdiği için ameliyat kararında önemli bir kriter olabilir.
- Çoklu nodül varlığı: Birden fazla nodül olduğunda, ultrason her bir nodülün yapısını ayrı ayrı değerlendirir. Yüksek riskli özellikler taşıyan nodüller varsa, bazen tek nodül yerine birden çok nodül için değerlendirme yapıp cerrahi kararı verilir.
Hangi Tiroid Nodüllerinde Bası Belirtileri Nedeniyle Ameliyat Gerekir?
Büyük bir tiroid nodülü, etrafındaki dokuları sıkıştırabilir. İnsanın boynu, adeta dar bir koridor gibidir; içinde soluk borusu (trakea), yemek borusu (özofagus), damarlar ve sinirler gibi birçok önemli “hattın” bir arada olduğu bir bölgedir. Eğer tiroid nodülü bu koridorun içinde fazla yer kaplamaya başlarsa, basıya bağlı şikâyetler ortaya çıkar:
- Nefes darlığı: Nodül trakeayı sıkıştırdığında kişi zaman zaman nefes alamama hissi, özellikle de yatarken boğuluyormuş gibi hissetme yaşayabilir.
- Yutma güçlüğü: Yemek borusu üzerindeki baskı, katı gıdaları yutarken zorluk veya takılma hissiyle belirir. Bazen su içerken bile rahatsızlık hissedilebilir.
- Ses kısıklığı: Nodül, gırtlak sinirine (rekürren laringeal sinir) yakınsa veya baskı yapıyorsa, ses kalınlaşabilir ya da boğuklaşabilir.
- Boyun ağrısı ve dolgunluk hissi: Bazı hastalar, boynun alt kısmında sürekli bir basınç ve gerginlik hissinden yakınır. Bu neredeyse boynunda balon şişiyormuş gibi bir his yaratabilir.
Kimi zaman hastalar bu şikâyetleri önemsemez. Oysa tiroid nodülünün bası belirtileri, cerrahi gereksinimin en net işaretlerindendir. Çünkü burada söz konusu olan sadece “kötü huylu mu, değil mi?” sorusu değildir; hastanın yaşam kalitesi ve hatta hayati fonksiyonları etkilenmeye başlamıştır. Boynun içinde büyüyen bir kitlenin ne kadar daha büyüyeceğini ve soluk borusuna ne ölçüde zarar vereceğini öngörmek her zaman kolay değildir. Bu nedenle bası belirtileri “kırmızı alarm” niteliğindedir. Eğer nefes almanızı kısıtlayan, yutma güçlüğüne neden olan büyük bir nodül varsa, iyicil bile olsa genellikle ameliyatla çıkartılır.
Tiroid Nodüllerinde Tanısal Hemitiroidektomi Ne Zaman Gereklidir?
Bazı durumlarda, ne ultrason ne de biyopsi kesin bir sonuca varabilir. Sitolojide “şüpheli veya belirsiz” bulgular raporlanır ama bu belirsizlik, hastanın kafasında soru işaretlerini büyütür. İşte tam burada “Tanısal Hemitiroidektomi” devreye girer. Tiroid bezinin sadece bir lobunun (yarısının) cerrahi yöntemle çıkarılarak patoloji laboratuvarında detaylı inceleme yapılmasına verilen addır.
- Kesin tanı için zorunluluk: Biyopsiyle alınan hücreler bazen nodülün tamamını yansıtmayabilir. Bu durum özellikle “foliküler neoplazi” veya “atipik hücreler” gibi tanımlamalarda belirgindir. Doktor, “Bu nodülün tamamını daha yakından incelemek gerekli” diyerek tanısal hemitiroidektomi önerebilir.
- Cerrahinin kapsamı: Yalnızca tek lob alınır; eğer patoloji sonucu kanser çıkarsa, ilerleyen dönemde ikinci bir ameliyatla diğer lob da alınabilir. Kanser çıkmazsa, hasta tiroid bezinin bir kısmıyla yaşamına devam eder. Bu sanki evdeki bir odada tadilat yapmak ama tüm evi yıkmamak gibidir. Sorunlu alanı temizlemek için kısmi müdahale…
- İyileşme süreci: Tanısal hemitiroidektomi sonrasında hasta, genelde tiroid hormonu destek tedavisine ihtiyaç duymaz, çünkü diğer lob çalışmaya devam eder. Ama bu durum kişiden kişiye farklılık gösterebilir.
Kanser Olmayan Biyopsi Sonuçlarına Rağmen Hangi Tiroid Nodüllerinde Ameliyat Gerekir?
Bazen bir tiroid nodülüne biyopsi yapılır ve sonuç “Temiz, kanser değil” olarak çıkar. Bu durumda herkesin aklına “Biyopsi iyi diyorsa neden ameliyat olayım ki?” sorusu gelebilir. Fakat pratikte, her “temiz” rapor, nodülü tamamen masum kılmaz. Neden mi?
- Boyut ve bası: Eğer nodül 4 cm’den büyük ve bası belirtilerine yol açıyorsa, nodül biyopsi sonucu iyi huylu olsa bile çıkarılabilir. Çünkü bası bulguları nedeniyle hastanın günlük hayatı etkilenir ve ayrıca büyük nodüllerde “yanlış negatif” biyopsi sonucu ihtimali de vardır.
- Kozmetik sebepler: Boynun ön tarafında belirgin bir şişkinlik oluşturan ve hastayı rahatsız eden bir nodül, biyopsi sonucu iyi çıksa da ameliyatla alınabilir. Bu bir “mermer” gibi durup boyun estetiğini bozuyorsa ve kişinin özgüvenini etkiliyorsa, cerrahi seçenek gündeme gelebilir.
- Hızlı büyüme: Bazı iyi huylu olduğu düşünülen nodüller, kısa sürede ciddi büyüme gösterebilir. Bu durum “Acaba gözden kaçan bir durum mu var?” endişesi doğurur. Emin olmak adına cerrahi yol seçilebilir.
- Tekrarlayan kistler: Sıvı içerikli nodüller (kistler) bazen boşaltılmasına (aspirasyonuna) rağmen yeniden dolarak boyut kazanabilir. Hasta sürekli aynı sorunla uğraşmak istemiyorsa, ameliyat kalıcı çözüm sunabilir.
Nodül Boyutu, Tiroid Nodülü Ameliyatının Olasılığını Nasıl Etkiler?
Tiroid nodüllerinde boyut, ameliyat kararında sık kullanılan bir ölçüttür. Ancak bu ilişki her zaman “Büyük nodül kesin kanserdir” veya “Küçük nodül asla tehlikeli değildir” şeklinde işlemez. Bir çocuğun yaramazlığıyla boyunun her zaman eşleşmemesi gibi, nodülün kötü huylu olma potansiyeliyle boyutu arasında birebir ilişki olmayabilir. Yine de istatistiksel olarak büyük nodüllerde:
- Kanser riski artmış görünebilir: Bazı araştırmalar, 4 cm üzerindeki nodüllerde ince iğne biyopsisinin güvenilirliğinin azaldığını, dolayısıyla yanlış negatif oranının arttığını belirtir. Bu nedenle cerrahi daha sık gündeme gelir.
- Bası etkisi yüksektir: 3-4 cm gibi boyutlar, boyun anatomisinde ciddi yer kaplar. Soluk borusu daralması, yutma güçlüğü riski yükselir.
- Kozmetik problem büyür: Büyük nodüller dışarıdan gözle görülür şişkinlik oluşturur. Özellikle fit ve ince boyunlu kişilerde estetik kaygı ön planda olur.
Öte yandan 1 cm’nin altındaki küçük nodüllerde dahi bazı ultrason özellikleri “kötü huylu” sinyaller veriyorsa, hekimin dikkati oraya yoğunlaşır. Yani “Boyutu küçük, ameliyat gerektirmez” demek her zaman geçerli değil. Tersine, “Boyutu büyük ama biyopsisi ve ultrasonu temiz” nodüller de bazen sadece takip edilebilir. Dolayısıyla boyut tek başına bir kıstas değildir; ama genellikle 3-4 cm’yi aşan nodüller, ameliyat masasına yatma ihtimalini bariz şekilde yükseltir.
Belirsiz Biyopsi Bulguları Nedeniyle Hangi Tiroid Nodüllerinde Ameliyat Gerekir?
İnce iğne biyopsisinde bazen sonuçlar “Net değil tekrarlamak lazım” şeklinde gelebilir. Bu belirsiz durumlar hem hasta hem de hekim açısından can sıkıcıdır. Çünkü net bir veriye dayanmadan, ameliyata karar vermek de sırf gözlemle yetinmek de risk taşıyabilir. Aşağıdaki senaryolar, ameliyat ihtimalini kuvvetlendirir:
- Klinik ve ultrasonik şüphe: Diyelim ki biyopsi “foliküler lezyon” dedi ama ultrason “yoğun mikrokalsifikasyon” gösteriyor, hasta ayrıca ses kısıklığı yaşıyor. Bu kombinasyon, cerrahi seçeneği öne çıkarır.
- Moleküler testler: Bazı merkezlerde, şüpheli sitolojilere ek olarak gen mutasyonlarını inceleyen testler yapılır. Eğer BRAF gibi mutasyonlar tespit edilirse, ameliyat endikasyonu güçlenir.
- Tekrarlayan belirsiz rapor: Birkaç kez biyopsi yapılmış ama her seferinde “Belirsiz” sonucu alınmışsa, bu sis perdesini dağıtmanın en net yolu cerrahidir. Çünkü patoloji labaratuvarında nodülün tamamı incelenir ve nihai sonuç verilir.
Fakat burada her belirsiz raporun otomatik olarak ameliyata götürmediğini de vurgulamak gerekir. Klinik tabloda ek risk faktörleri yoksa, nodül küçükse ve hasta da yakın takip için istekliyse gözlem yapılabilir. Yine de riskten kaçınmak ve belirsizliğe son vermek isteyen hastalar, cerrahiye daha sıcak bakar. Bu “Trafik kazası riskini tamamen sıfırlamak için arabaya binmemek” gibi bir tedbirdir; her hastanın risk algısı farklı olduğu için, bazıları ameliyatla kesin sonuca varmayı tercih eder.
Hangi Tiroid Nodüllerinde Kozmetik Endişeler Ameliyat Sebebi Olabilir?
Tiroid bezi boynun ön tarafında yer aldığı için, büyük ya da dışarı doğru büyüyen nodüller gözle görülebilir bir şişkinlik yaratır. Bazı kişilerde bu durum estetik açıdan rahatsızlık verebilir. Özellikle boynu ince yapılı ve genç hastalarda, belirgin bir “guatr” görüntüsü sosyal veya psikolojik sorunlara yol açabilir. Tıpkı dişlerinizde büyük bir renk değişimi olduğunda gülmekten kaçınmaya başlamanız gibi, boynundaki şişliği saklamak için yüksek yakalı kazaklar giymek istemek de kişinin yaşam kalitesini etkiler.
- Büyük çaplı nodüller: Özellikle 4-5 cm üzeri nodüllerde dışarıdan belirgin bir yumru göze çarpar. Bu boyuttaki bir nodül, kişinin gündelik hayatında “Bana bakılıyor mu?” hissi uyandırabilir.
- Hastanın tercihi: Bazı insanlar, sağlık açısından büyük risk olmasa bile kozmetik olarak düzensiz bir boyun görünümü istemez. Bu durumda ameliyat, estetik kaygılarla da yapılabilir.
- Kitle büyüklüğüne bağlı asimetriler: Nodül tek taraflı olduğunda boynun bir tarafı daha şişkin görünebilir. İnsanın yüz ve boyun orantısı bozulduğunda, ruhsal rahatsızlık oluşabilir.
Kozmetik sebeple ameliyat kararı verilirken, hekim her zaman medikal gereklilikleri de tartar. Eğer nodül küçük ama dışarıya çok çıkıntı yapmışsa ve hasta ciddi şekilde rahatsızsa, ameliyat bir seçenek olabilir. Ameliyat sonrası iz kalması endişesi de bu noktada gündeme gelir, ancak son yıllarda cerrahi tekniklerin gelişmesiyle boyun kesisi daha küçük ve kozmetik olarak kabul edilebilir hâle gelmiştir. Aynı zamanda endoskopik veya robotik yöntemlerle izlerin gizlendiği teknikler de bazı merkezlerde uygulanmaktadır. Dolayısıyla kozmetik sebepler de tıbbi açıdan kabul edilebilir bir ameliyat nedeni olabilir.
Hızlı Büyüyen Tiroid Nodüllerinde Ameliyat Ne Zaman Gerekir?
Nodüller kimi zaman yıllarca sabit kalırken, bazen birkaç ay içinde ciddi oranda büyüyüp varlığını şiddetli bir biçimde hissettirebilir. Bu hızlı büyüme, “kötü huylu” bir sürecin habercisi olabileceği gibi, iyi huylu ama vasküler (damarları zengin) nodüllerde de görülebilir. Yani hızlı büyüme her zaman kanser demek değildir, ama mutlaka ciddiye alınır.
- Aylar içinde belirgin değişim: Normalde tiroid nodüllerinde 6 ay, 1 yıl aralıklarla ultrason takibi yapılır. Eğer iki kontrol arasında nodül çapında ya da hacminde %20-50’lik artış varsa “hızlı büyüme” olarak kabul edilir.
- Hızlı büyüme ve bası: Nodül sadece büyümekle kalmayıp nefes darlığı, yutma güçlüğü veya ses kısıklığı yaratıyorsa, ameliyat kaçınılmaz hâle gelebilir.
- Şüpheli sitolojiyle birleşince: Biyopsi “belirsiz” ya da “atipik” sonuç vermiş ve nodül süratle büyüyorsa, cerrahi daha fazla ertelenmez. Hekim genelde “Bu riski göze alamayız” diyerek ameliyat önerir.
Hızlı büyüyen nodülleri gözlemleyip “Acaba kendiliğinden duracak mı?” beklemek, bazen büyük bir risk olabilir. Ancak küçük dalgalanmalar veya ultrason ölçüm hatalarından kaynaklı ufak değişiklikler de yanıltıcı olabilir. Bu nedenle doktorlar, birkaç aylık sıklıkla takip yapıp gerçek anlamda büyüme olup olmadığını teyit eder. Eğer şüphe devam ediyorsa, ameliyatla nodül çıkartılarak patolojide ne olup bittiğine bakmak en kesin yoldur.
Klinisyenler, Tiroid Nodülleri İçin Gözlem ve Ameliyat Arasında Nasıl Karar Verir?
Bir tiroid nodülü bulunduğunda yapılacak ilk şey, kapsamlı bir değerlendirme yapmaktır. Bu değerlendirme, nodülün boyutu, ultrason özellikleri, hastanın hormon düzeyleri (TSH, serbest T4, vb.), aile hikâyesi ve biyopsi sonucunu içerir. Tıpkı elinizde bir yapbozun parçaları varmış gibi düşünün; her parça birbirini tamamlar, nihayetinde büyük resmi görmenizi sağlar.
Klinik Hikâye ve Fizik Muayene
- Hastanın yaşı, cinsiyeti, ailesinde tiroid kanseri öyküsü olup olmadığı önemli ipuçlarıdır. 20 yaş altı veya 60 yaş üstü hastalarda tiroid nodülleri daha çok ciddiye alınır.
- Elle muayenede nodül sert ve boyundaki lenf düğümleri şişmişse, şüphe dozu artar.
Laboratuvar Testleri
- TSH düşükse, nodül “hiperfonksiyonel” (toksik) olabilir; bu tip nodüllerde radyoaktif iyot uptake testi de devreye girer. Eğer nodül çok fazla hormon salgılıyorsa, ilaç veya RAI tedavisi denenir; sonuç alınamazsa ameliyat edilir.
Ultrason ve Gelişmiş Görüntüleme
- Ultrasonun şüpheli bulguları varsa, hekim biyopsiye karar verir. Gerekirse manyetik rezonans (MR) ya da bilgisayarlı tomografi (BT) gibi ek görüntülemeler de istenir.
Biyopsi Sonuçları ve Moleküler Testler
- Biyopsi “malign” ya da “şüpheli” gelirse ameliyat eğilimi yükselir. “İyicil” sonuç bile nodül çok büyükse veya hızlı büyüyorsa ameliyata yol açabilir.
- Moleküler testler, yüksek riskli gen mutasyonları tespit ederse ameliyat kararı netleşir.
Hasta Tercihi ve Yaşam Kalitesi
- Hasta, “Ben hiçbir şekilde risk almak istemiyorum, kesin olsun” diyorsa, ameliyatı seçebilir. Tersi durumda hekim yakın takiple gözlem önerebilir.
- Kozmetik kaygılar, bası belirtileri, ses değişikliği veya hızlı büyüme gibi faktörler de kararı etkiler.

Meme Cerrahisi, Endokrin (Tiroid ve Guatr) Cerrahisi, Onkolojik Cerrahisi (Kanser Cerrahisi) ve Laparoskopik Cerrahi alanında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Gürkan Yetkin; 2021 yılının sonuna kadar Genel Cerrahi alanında Sağlık Bilimleri Üniversitesi Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Öğretim Üyesi olarak çalıştıktan sonra, 2022 yılı itibari ile İstanbul Fulya’da kendi kliniğinde hasta görmekte ve çeşitli hastanelerde ameliyatlar gerçekleştirmektedir.